447 entry daha
  • ''hindistan’da futbolun uzun süre –sanırım 1960’lara kadar– yalınayak oynandığını bilen futbolseverler vardır. hatta ulusal takımları 1950 futbol dünya şampiyonası finallerine katılmaya hak kazanmış, fakat yalınayak oynamalarına itiraz eden fıfa’yla müzakereleri sürmekteyken, gitmekten vazgeçmişlerdi. peki türkiye’de bir ara bir yalınayaklılar futbol kulübü’nün hayat etmiş olduğunu bilir misiniz? istanbul-eminönü’de 1948’de kurulmuş. (akşam gazetesinin 20 haziran 1948 tarihli nüshasından öğreniyoruz.) tüzüğünde, “matraklık ve hüsnüniyet vasıflarını haiz her erkeğin” üye olabileceğini yazıyor. 5. madde, “kuvvetli şut çekmek yasaktır” diyor, “herhangi bir suretle top patlatılırsa futbolcuya ödetileceği” bildiriliyor. kulübün kuruluş gayesi, “bugünkü ticari düzeni ve hayat pahalılığını” protesto etmek. kaptanları yüksek ticaret mektebi öğrencisi ali asımgil, bir topun 8-10 lira, bir çift kramponun 35-40 lira olduğu koşullarda, bir “yalınayaklılar kulübü kurmaktan başka çare bulamadıklarını” söylemiş. “hatta,” demiş, “bu pahalılık böylece devam edip giderse bir çıplaklar kulübünün kurulacağına da muhakkak nazarile bakılabilir.” yalınayaklılar kulübü’nü, endüstriyel futbola –kâmilen endüstriyel hale gelmesinde çok önce verilmiş– erken bir tepki sayabiliriz! endüstriyel futbola ve müesses futbol düzenine bir nanik. masum, naif, “matrak” bir tepki…
    birinci lig’e terfisi geçen hafta kesinleşen amedspor’unki de müesses futbol nizamına kafa tutan bir hikâye. kesinlikle yalınayaklar kadar naif olmayan, hiç mi hiç matrak olmayan bir hikâye. amed sfk’nın (sportif faaliyetler kulübü) evveliyatı, 1972’de melikahmet turanspor adıyla kurulmuş, 1985’te melikahmetspor’a, 1993’te diyarbakır büyükşehir belediyespor’a (1999-2010 arası diyarbakır büyükşehir belediyesi diskispor) dönüşmüş, 2. lig’de çile dolduran bir kulübe dayanıyor. 2014 ekimi’nde yapılan kongreyle amed adını almasıyla kulüp başka bir burca girdi. amed, malum, diyarbakır’ın tarihî adı – ve kürt siyasî hareket(ler)inin benimsediği “siyasi” adı... “çözüm süreci” zamanlarıydı, futbol federasyonu mırın kırın etse de neticede bu adı tescil etti. amedspor bir bakıma diyarbakırspor tecrübesinden çıkartılmış bir dersti. müesses futbol nizamının diyarbakırspor “siyasetine” bir tepki…
    diyarbakırspor uzun yıllar yeşil kırmızı renkleriyle ve adıyla sanıyla sadece diyarbakır’ın değil, “kürtlerin takımı” olarak görülmüştü. uzun yıllar kürt kimliğini ve halkı temsil etmekle, devletin “bölgeye” futbol üzerinden oyalama, gönlünü alma siyaseti arasına gerim gerim gerildi. 1990’lı yıllarda bu siyasetin icabı olarak süper lige çıkması için açıkça koltuklandı, kayırıldı. fakat yine de gittiği birçok deplasmanda “teröristler” damgasıyla yuhlandı, taşa tutuldu, saldırıya uğradı. (faruk arhan’ın tükenmiş kitabı diyarbakırspor: düğünde kalabalık, taziyede yalnız diyarbakırspor’un makus talihini anlatır.) diyarbakırspor indirgeyici formülün yerine mükemmel oturduğu formülle halkla devlet arasında bölündü. futbolun kendi âlemi içinde de bir fark yarattığı söylenemez. diyarbakırlı kürt futbolseverler sadece basklı futbolcu oynatan real sociedad gibi olmasın, fakat bari barcelona gibi olsun, kadrosunda her zaman birkaç “yerli” bulunsun istiyorlardı. tabii esasen diyarbakırlı ve kürt kimliğini daha “pürüzsüz” temsil etmesini, devletin futbolu idare ve futbolla idare siyasetinin oyuncağı olmamasını özlüyorlardı. işte amedspor bu özlemleri karşılamak üzere kuruldu. diyarbakırspor’la kıyaslanmayacak kadar büyük bir muhabbetle sahiplenildi. sadece “temsiliyeti” ve skoru değil, spor ruhunu ciddiye alanların da sempatisini kazandı (benim de! bkz. "şampiyon") bir yandan da gayet “türkiyeli”dir; kadrosuna bakın, teknik yönetime bakın.''
    tanıl bora, k24
  • bir takım şahıslar tarafından türkiyeli denilerek üzerinden bölücü yapılmaya devam eden kulüp

    yine kürt tarihi, kürt kimliği vs denilerek güzellemeler yapılıyor. bu ülkede kürt sorunu yoktur. terörist sorunu vardır. kimlerin bölücü olduğu, kimlerin bu ülkenin bayrağını, milli marşını, dilini, kurucusunu ve değerlerini sahiplenmediği ortadadır.

    bunlar teröristlerdir. kürt diyerek mağdur rolü oynayanlara inanmasın kimse.
    bunlar öyle ikiyüzlü öyle namussuz öyle şereften yoksunlardır ki işlerine gelince kürt derler, ancak japonya örneğinde olduğu gibi suç işlediklerinde türk kimliğine bürünürler

    bunlar mağdur olurken hep kürt. suç işlerken türk oluyorlar ne hikmetse.
    önce şuna cevap vereceksiniz. türk bayrağını gördüğünde kuduz köpek gibi salyaları akan biri terörist mi değil mi ?
    güvenlik güçleri müdahale edince; devlet kürtlere işkence mi ediyor diyorsunuz yoksa, devlet teröristlere müdahale ediyor mu diyorsunuz.

    işte bu ince çizgi sizi terör sempatizanı veya türkiye cumhuriyeti vatandaşı bir türk yapar.
    (etnik kökeninizin ne olduğunun bir önemi yok)

    şunu da şuraya koyalım da zamanında diyarbakırspor'un devlet eliyle nasıl süper lige çıkarıldığını, bölgenin terörden arındırılması, bölge halkının spor ile iç içe olup suç faaliyetlerinden uzak durması için neler yaptığını bilsin herkes.
    ancak bir takım kimseler suçlu olmayı seçtiyse ve devlet müdahale ettiyse kimse kürtlere şöyle yapılıyor diye nara atmasın. ikiyüzlülük yapmasın. mağduru oynamasın. teröre göz yumanın gözünü s.keyim.

    (bkz: 13 mayıs 2001 diyarbakırspor altay maçı)
hesabın var mı? giriş yap