hesabın var mı? giriş yap

  • beyin okuyarak* pazarlama stratejisi gelistirme, marka kazima bilimi.
    insanligin gelecegi icin distopya olusturabilecek potansiyele sahip, onde gelen markalarin ve reklam firmalarinin arastirma-gelistirme icin simdiden buyuk miktarlar fonladiklari, trilyon dolarlik pazar!
    beynin, muhtelif cisimler karsisinda kimyasal etkilesimini desifre ederek, pazarlanacak metanin (i.e. marka, ideoloji) tuketiciye kabul ettirilmesi, insan beyninin manipule edilmesi, programlanmasi, gudulmesi. analog bir kavrami gene sayisallastirma ve basitlestirme tesebbusunun* bir baska ayagi.
    zevklerimiz, tatlarimiz buyuk oranda irsi kaynakli olsa da, cevremizin kisisel gelisime etkisi kuskusuz cok buyuk. ozellikle, gorsel, isitsel ve yazili medyanin yordamiyla pazarlamada kaydedilen basarilar herkesin malumati. coca-cola'nin rakibi pepsi karsisindaki ustunlugunu kanitlayan meshur testin sonuclari carpici: birkac duzine denek aliniyor, ve her birine ara ara coca-cola ve pepsi yudumlatiliyor, markalari sakli tutularak. ayni esnada ekrandan coca-cola'nin ve pepsi'nin amblemleri ve baskin renkleri gosteriliyor. once, icirilen urunun kendi reklami, bir sure sonra ise o an icirilen urun degil de digerinin reklami gosteriliyor. tabii bu arada deneklerin beyinsel tepkileri fmri vasitasiyla kaydediliyor. sonuc bircogumuz icin sasirtici degil; denekler, icirilen urunden bagimsiz, ne zaman ki coca-cola reklamini gorseler, beyinlerindeki hosnutluk bolgesi aktive oluyor ve boylece bilincaltindaki marka kompleksi en samimi (ozgun) kisisel tercihlerin onune gecebiliyor.
    bu tartismali konuya iliskin makaleler icin su linke gozatilabilir:
    http://www.commercialalert.org/…d/82/article_id/202

  • henüz 10 saniye önce doğmuş çocuğunun resmini koydu bugün bir arkadaşım.

    keşke tam kafa çıktığında çekseydin.. olm mal mısın lan? müsade et bi doğsaydı çocuk.

  • "ne adamlar var! bana soruyorlar; 'sen ne marka makineyle fotoğraf çekersin?' diye. fotoğraf makineyle mi çekilir? şimdi en iyi, en gelişmiş daktilo bende olsa en büyük yazar ben mi olurum? roman daktiloyla mı yazılır? arkadaş (gözleriyle kalbini göstererek), fotoğraf burayla, burayla çekilir. ben singer dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim! şunlara bak. alıyorlar leica'yı, canon'u, nikon'u ellerine, yola düşüyorlar.. bir köylü mü gördüler. dur! iki şipşak, tamam… koyun sürüsü mü gördüler. dur! iki şipşak, tamam… çadır mı gördüler. dur! iki şipşak, tamam… ben bir çobanın fotoğrafını çekeceksem, onunla oturmalıyım, birlikte yemek yemeliyim, gece çadırında kalmalıyım…onu tanımalıyım. fotoğrafını ancak ondan sonra çekebilirim."

    demiş ara güler

    instagram sadece fotoğraf çekenlerin işini biraz daha kolaylaştıran bir program. ben fotoğrafçı değilim, "vizör, alan derinliği, shutter speed, bulb" ne demektir bilmem lakin instagram ile seviyorum fotoğraf çekmeyi. gerçek bir fotoğraf sanatçısının güzelliğini yakalayabilir miyim? hiç sanmıyorum. zaten bu program şöyle bir şey. ara güler'i bir süper kahraman olarak düşünün. sen bu ve benzeri programlar ile fotoğraf çektiğinde kendini onun kostümünü giymiş bir çocuk gibi hissediyorsun sadece. ama onun üstün yetenekleri var mı yok. onun fotoğraflarının yanından bile geçmez ama eğleniyorsun.

    lakin "vizör, alan derinliği, shutter speed, bulb" bilmekle fotoğrafçı olunmuyor bak onu biliyorum işte.

    bu nedenle instagram'da bir sürü fotoğraf çekenler yüzünden fotoğraf sanatı yara almaz merak etmeyin. popüler olan bir şey kalıcı olana zarar veremez.

    gerçek sanatçı singer dikiş makinesi ile bile çekerim diyor bak.

  • şehirlerarası telefon kodlarının, çevirmeli telefonlara göre belirlenmiş olması.

    yaşı yetenler hatırlar, çevirmeli telefonlarda en çabuk 1 rakamını çevirirsiniz, 0 rakamını çevirmek içinse o tekerin tam bir tur dönmesini beklerdiniz.

    fii tarihinde şehirlerarası kodlar belirlenirken telefon abonesi en çok olan şehirlere çabucak çevrilebilecek kodlar atanmıştır.

    (bkz: 212)
    (bkz: 312)
    (bkz: 232)

    gibi.

    tabi çevirmeli telefonlar tarih olunca bunlar da o günlerde hatıra olarak kaldı.

  • tık

    "moskova’da sokak köpekleri sabahın erken saatlerinde yaşadıkları varoşlardan yola çıkıyorlar… metroya binip, kolaylıkla yiyecek buldukları şehir merkezine geliyorlar…
    sokak köpeklerinin geceyi geçirdikleri varoş bölgelerine gitmek için metro kullandıklarını farkeden uzmanlar onları incelemiş.
    bu incelemenin sonunda elde ettikleri bulgular onları daha da şaşırtmış. dr. andrei poiarkov gözlemlerini şöyle anlatıyor: 'farkettik ki, köpekler doğru metro durağında inmek için alıştırma yapıyorlar. birbirlerine metroda ne kadar kalmaları gerektiğini öğretiyorlar. bu köpekler için en iyi yiyecek kaynağı şehir merkezinde… o yüzden de yaşadıkları bölge olan varoşlardan şehir merkezine gitmeyi öğrenmeleri gerekiyordu. sabah erken saatlerde metroya binip şehir merkezine gidiyorlar, akşam mesai bitiminde de tekrar metroya binip varoşlara dönüyorlar. insanlardan hiçbir farkları yok.bazen trende uyuyakalıyorlar ve inmeleri gereken durağı kaçırıyorlar… incelememiz sırasında sokak köpeklerinin trafik lambalarına da uygun hareket ettiklerini gördük.'

    tabii, bu arada moskova halkının da bu köpekleri, itip kakmak, şikayet etmek, görevlileri çağırıp barınaklara attırmak yerine, beraberce seyahat etmeleri ciddi bir alkış gerektiriyor."

    haber linki de buldum.
    tık
    edit. linkler yenilendi.

  • "dünyadaki en başarılı askeri harekatlardan biri avusturya-prusya savaşı sırasında liechtenstein'ın yaptığıdır. kimseyi öldürmedikleri gibi, 80 kişi yolladıkları ordu 81 kişi olarak geri dönmüştür. bunun sebebi de savaş sırasında karşı taraftan bir kişi ile arkadaş olmalarıdır."

    öldüm lan allahsızlar ahhahahaha

  • daha önce fotoğraflara bakarken denk gelip merak edenler muhakkak olmuştur. o merakınızı gidermek isterim.

    atatürk'ün bir gözü neden diğer göze göre farklı noktada duruyor? şaşılık mı var?
    atatürk'ün sol gözü 1911 yılında trablusgarp harbinde italyan bir uçaktan atılan el bombasının şarapnel parçasından dolayı yara almıştır. tam tedavi olmayıp cepheye döndüğü için sol gözü hafif diğer tarafa doğru bakar.

    adam/atam ''gerekirse gözümü bile feda ederim ama cepheye bir şekilde dönerim'' demiş.

    sol göze dikkat
    sol göze dikkat 2

    ekleme: söz konusu malum göz rahatsızlığının isimlendirilmesi: şehla

  • ulan bir memleketin "hacker"ı bile vizyonsuz olur mu arkadaş.

    elin gavuru ülkenin istihbarat servislerini, devletin stratejik kurumlarını altüst eder, ne kadar bilgi, belge varsa ortaya döker, bizimki de gider iett'yi hekler.

    bu ekber kesin knight serverlarında aga party pls diye geziyordur ha.

  • inanılmaz. halk pazarı bile yok henüz ortada. sen türkiye’nin en güzel yerisin beşiktaş. biraz yaşlandın ve sağın solun kalabalığı sana aktı. umarım metro da geldiğinde iyice çökmezsin.

  • “tası, tarağı toplamak”...

    meğerse durumun berber araç gereciyle hiç ilgisi yokmuş.

    osmanlı istanbul'unda elit kesimin gittiği meyhanelere "gedikli" denirdi. bunlar loncaya bağlı legal yerlerdi.

    orta sınıfın müdavim olduğu illegal meyhaneler ise "koltuklu" idi.

    19. asrın ortalarında sadece ıstanbulda 80 gedikli vardı. koltuklularla birlikte sayının 1000 olduğu tahmin ediliyor.

    alt gelir gruptakilerine hizmet eden seyyar meyhaneciler ise "ayaklı" diye anılırdı. sayıları 800'ü geçen ayaklılar, başlarında şerbetiye denen bir başlık ve omuzlarında peşkir ile gezinirlerdi.
    bu onların tanınma alametleriydi.
    bellerinde koyun bağırsağına doldurulmuş rakı ve kaftanlarının içinde ise kadehler bulunurdu.
    bu kadehlere rakı tası anlamında "tas-ı arak" adı verilirdi.

    zabıta baskını söz konusu olunca tas-ı arağını gizleyerek kaçmaları gerekiyordu.
    bugün kullandığımız "tası tarağı toplamak" deyimindeki tarak, bilindiğiniz saç tarağından değil rakı anlamındaki "arak" tan gelmektedir.

  • babam şu an 94 yaşında. bundan 8-10 yıl önce gpt-4o'nun yaptığı şeyi yapan bir alet istemişti. ben artık yaşlıyım yeni bir dil öğrenemem. bu yüzden bana böyle bir makine lazım demişti. ben yok öyle bir alet dedim. o da çıkar yakında dedi. bende yok canım zor biraz, daha var demiştim. o yok yok ben hepsinin çıktığını gördüm onu da göreceğim dedi. adam radyoyu, tv'yi, bilgisayarı, cep telefonunu tek bir hayatta gördü. ve bu müthiş keşfi bile gördü. ama maalesef bu onun hic bir işine yaramayacak. çünkü artık ülke ülke gezemeyecek kadar yaşlandı. ama şanslı, sonuçta gördü.