hesabın var mı? giriş yap

  • kocasının zenginliğinden ve sürekli para saçmasından yorulduğum kadın.
    o ne kıroluk yavaş be kardeşim.
    abi 20şer küsür milyona iki tane yalı almak nedir, çırağan sarayı'nda doğum günü nedir lan? evinde yaparsın mumlarını üflersin, 3-5 sevdiğin sana saçma hediyeler verir ve dağılırsınız. saray ne kafayı mı yediniz?

    edit: ana adamı içeri almışlar ule?

  • steve jobs üzerinden gideyim ben de. abimiz sürekli mercedes-benz sl 55 amg kullanmıştır ve kullandığı aracın plakası yoktur. kaliforniya yasaları gereğince yeni alınan arabaya altı ay plaka takılmadan trafiğe çıkabilir. tahmin edebileceğiniz gibi abimiz her altı ayda bir arabasını değiştirmektedir.

    (bkz: zenginlik böyle bir şey işte)

  • gözdenin londra muzikallerine koysan sırıtmayacak performansının "oy nurcanım"a elendiği yarışma.

    akp'nin 2015 genel seçimindeki zaferi kutlu olsun.

  • bu hikaye aslında bilinir fakat ne kadar önemli olduğunu tam da buralı biriyle konuşunca anladım.

    aslında hiç önem vermediğimiz bir yerdir nahçıvan. bilmeyenlere söyleyelim, azerbaycan'a bağlı özerk bir bölgedir fakat bu ülkeyle fiziki bağlantısı olmayıp türk devletleri arasında türkiye ile kara sınırı bulunan tek toprak parçasıdır. ama neden hala azerbaycan'a bağlı özerk bir bölgedir biliyor musunuz? tamamen atatürk sayesinde. şöyle ki;

    bu bölgeyle birbirimiz bağlayan sadece ve sadece 15km'lik bir sınır (bkz: dilucu sınır kapısı) vardır ve bu sınır bizzat atatürk'ün cebinden para ödeyerek satın aldığı topraktır! adam demiş ki, yukarıda ermeniler (o dönem sscb), aşağıda iran, bu bölgenin insanı burada yaşamalı, bizim burayla direk bir bağımız olmalı ki hem ermeniler hem de iran'la aramız bozulursa, türk devletleri ve orta asya'ya bir bağlantımız kalsın. hem bu sınır sayesinde bu bölgenin insanını da koruyabiliriz. iran'la görüşür, tabi ki ikna eder, parasını öder, toprağı alır.

    gel zaman git zaman, 80'lerde ermeni ve azeriler arasında gerilim tırmanır. zaten o dönemlerin sonunda sscb'nin dağılması gerçekleşir. fakat nahçıvan bölgesinin insanı fakir ve techizatsızdır. ermeni birlikleri ruslardan temin ettikleri donanımlı silahlarla nahçıvan'a saldırıken, bu adamlar yalnızca av tüfekleriyle falan kendilerini savunmaya çalışmaktadır. saldırıların yoğunlaştığını ve nahçıvan'ın düşme ihtimalini gören dönemin türk hükümeti, bu sınır kapısından silah, techizat, sağlık yardımı yapar, bölge insanı güçlenir ve topraklarını korur. en nihayetinde sovyet rusyanın dağılması sonrasında özerk bir bölge olarak bağımsızlığını ilan eder.

    işte bu hikayeyi bana anlatan kişi bu bölgede o zamanlar çocukmuş. çok kötü durumdaydık, hayatımızı atatürk'ün 60 sene önce aldığı toprağa borçluyuz diyor. bu adam boğaziçi üniversitesi işletme mezunu ve şuan türkiye'nin önemli bir kuruluşunda, önemli bir pozisyonda bu ülke için çalışıyor.

    stratejik derinlik böyle bir şey. bazı miki mouse'ların dediklerine inanmayın siz. zira var olan toprağı geri taşırlar maazalah.

    konuya ilişkin bir kaç link;

    http://naxcivan.cg.mfa.gov.tr/…owspeech.aspx?id=709
    https://www.google.com/…ld%c4%b1%c4%9f%c4%b1+toprak
    http://tr.wikipedia.org/wiki/dilucu_sınır_kapısı

  • batma sebebi euro bölgesinde olmasidir. yoksa turkiyeden cok daha saglam bi ülke.

    turkiye euro bolgesine girse muhtemelen 3 gün dayanamaz.

    şöyle düşün; 1500 tl maaş alan bi memur her hafta sonu çeşme beach clublerinde takilsa ne olur?? kısa sürede iflas. yunanistanin durumu budur.

    turkiye ise asgari ücretli işçi gibi ama evden dişari çikmiyor. soğan ekmek yiyor (yaşam standartlarimizi temsilen)

    bu yuzden daha direncli. saglam ekonomi gibi gorunuyoruz. halbuki hayatlarimiz leş.

    ha o zaman eurodan niye cikmiyorlar diye bi soru gelebilir. bu saatten sonra o da sancili olur. borçlar euro cunku.

    mustafa pektemekle 1.7 milyondan 4 yillik sozlesme imzalayip 2. sene sonunda seni gonderecegiz demek gibi bir sey bu. istedigin kadar gönder, o 4 yillik maaşi sana ödetirler.

    edit: yanlis anlasilmasin. euro herkesi batirir demiyorum. almanya gibi iyi bi uretiminiz ve gucunuz yoksa batarsiniz euroda. turkiyede euroya gecse iflas eder. hatta yunandan beter olur. demek istedigim bu.

  • sırf dinlediği müzik türünden farklı diye dünya çapında başarısını fersah fersah kanıtlamış grupları yazan yazarları seri eksilediğim başlık. sen dinlemeyince abartılmış mı oldu anlamadım ki. yazılan gruplara bakınca köşeye çekilip ağlamak istedim bunlar yazılır mı vicdansızlar.

    (bkz: queen)
    (bkz: radiohead)
    (bkz: muse)
    (bkz: the beatles)
    (bkz: coldplay)
    (bkz: nirvana)
    (bkz: pink floyd)

  • *evrendeki tüm ışınımların karışımı, yani evrenin ortalama rengi bu renk. rengin adı cosmic latte. renk kodu: #fff8e7. bi' kıraathane açıp adını kozmik latte koyucam.

    *jüpiter'in uydusu io'nun gerçek rengi bu. filtre yok, bildiğimiz sülfür.

    *size mükemmel bi' fotoğraf göstereyim: ay'a gönderdiğimiz yeşil lazer ışıkları. bu tamamen gerçek. lazer ışıkları ay'a yerleştirdiğimiz prizma aynalardan geri yansıyor. üstelik kanlı ay. çok güzel.

    *o zaman çok güzel bi' fotoğraf daha göstereyim: satürn'ün patatesten bozma uyduları prometheus ve pandora satün halkaları arasında saklambaç oynuyor. cassini ikisini de sobelemiş.

    *eğer satürn bize ay kadar yakın olsaydı geceleri gökyüzüne bakınca bunu görecektik. ben galiba satürn'le ciddi düşünüyorum.

    *polaris, yani nam-ı diğer kutup yıldızı, bizim güneş'imiz olsaydı gökyüzünde böyle görünecekti.

    *ay üzerinde indiğimiz, ilk ayak bastığımız yer: burası. adı mare tranquillitatis, yani sessizlik denizi. sonraki gidişlerimizde de şuralara ayak basmışız. sayılar kaçıncı apollo görevi olduğunu ifade ediyor.

    *bu arkadaşın adı cassiopeia a. samanyolu'nun bilinen en genç süpernova kalıntısı. 11.000 ışık yılı uzaklıkta. koordinat: 23s 23d 26sn; +58º 48' 20,9"

    *bu da bilinen en yaşlı süpernova kalıntısı. adı rcw 86. 185 yılında keşfedilmiş. bildiğimiz milattan sonra 185 yılı. en az 1830 yaşında. saygıda kusur etmeyin.

    edit: #55620615

  • bir beş sene kadar oluyor, bir iş için new york eyaletinin kuzeyinden greyhound (abd'nin metro turizmidir) ile nyc'ye geliyordum. yol üç buçuk saat kadar sürüyor, ilk bir saat tıngır mıngır geçti. gidiyoruz. birden otobüste selda bağcan çalmaya başladı. lan dedim ne oluyor... sonra yaklaşık iki saat boyunca çalmaya devam etti. bizim otobüs bir anda erzincan-malatya otobüsüne dönüverdi. ben şaşkınlık içindeyim, bayağı da merak ettim mevzuyu. inerken şoföre sordum ne iş diye; owww selda is my favourite dedi. adam karışık mp3 yapmış yollarda hep çalıyormuş. diyeceğim o ki, bu kadını gerçekten bütün dünya dinliyor.

  • şanzımana veya balataya hiçbir zarar vermeden yapılması mümkün olan eylemdir.

    burada iki hassas nokta var:
    1. motor ile şanzıman arasında tork iletimi sıfır olmalıdır. yani ne motor şanzımana tork aktaracak, ne de gaz kesince olduğu gibi arabanın ataleti ile şanzıman motoru döndürecek.
    2. gazı keser kesmez ilk maddenin yakalanabildiği anlık bir zaman dilimi olacak, bu zaman diliminde çok hızlı bir şekilde vites değişecek. buraya bir edit: senkromeçli şanzımanda hızlıca hafif bir ara gaz verip motor devrini bir sonraki vitese yakın tutmanız gerekir.

    tork aktarımında veya zamanda bir hata yaparsanız bye bye senkromeç.

    bunda zorlanırsanız torku kestiğiniz ilk an boşa atıp, motor devrini bir sonraki viteste olması gereken devre getirip de yapabilirisiniz. tabii bu durumda eylem zaman alacağı için bir anlamı kalmaz.

    motosikletlerde ise senkromeç olmadığı için çok kolaydır.

    bu saydıklarım vites büyütmede geçerlidir. vites düşürmek daha zor ve zaten amaç hızlanırken zaman kazanmak olduğu için anlamsız.

    gün gelir debriyaj teliniz veya hidroliğiniz fonksiyonunu yitirirse diye müsait bir zamanda pratik yapıp, sadece acil durumlarda kullanmak için hazırda tutulması gereken bir yetkinliktir. öyle hava atayım diye aracınızı riske atmayın. tabii bu paragraf yine otomobil için geçerli. dediğim gibi motosikletlerde çok kolay bir eylemdir.

    daha fazla uzatmayayım, detaylı bilgi isteyen taze mühendislere özelden detaylı aktarım yapabilirim.

  • istanbul: mor ve ötesi, madrigal, hey douglas.

    ankara: bengü, buray, koray avcı, sabahat akkiraz, onur akın.

    adana: cem adrian.

    antalya: edis.

    mersin: sertap erener, can bonomo, atiye.

    muğla: melek mosso.

    şöyle biraz baktım da chp'nin tüm büyükşehirleri alması sayesinde milli bayram kutlamalarında kalite baya artmış gözüküyor. diğer sanatçılara saygısızlık olmasın ama eskiden belediye konserleri mustafa ceceli, alişan, demet akalın ve 4-5 aynı ismin etrafında dönüp duruyordu.

    şimdi tam anlamıyla yeni neslin dinlediği sevdiği isimler sahne alacak. bunların yanında bir sürü cumhuriyet tarihini anlatan etkinlikler var.

    özlemişiz böyle coşkulu kutlamaları.