hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle hahahahahahahahaahahahahaha!!!!

    islamic kekoları avlama amaçlı hayal ürünü. tutmuş ya la...

    az önce facebook caprice gold sayfasından yazılan yorumları okuyordum da... yağlarım eridi yaaa...

    eğer yapılan yorumlar fake değilse ki hiç benzediği söylenemez bir çok hesap halen ve normal şekilde paylaşımını sürdürmekte, çok komik ve bir o kadar da hoşuma gitti.

    herifler fadıl akgündüz'ü 28 şubat gerçek mağduru ve müslüman zannetmişler, geziciler ve paralelcilere para kazandırmak istememişler ve bammmmm...

    ahahahah..

    ya bu kafadaki insanlara var ya müstehak yemin ediyorum ya. heriflerin birey olarak düşünme şansı yok sanırım ya ne aptal insanlar anasını satayım hahahaha...

    neyim var neyim yok bu projeye verdim demiş bide... zerre üzüldüysem şerefsiz evladıyım ya, aksine sevindim anasını satayım.

    sizler gibi yobaz köpeklerin neyi var neyi yok almak lazım.

    fadıl akgündüz'ü (nam-ı diğer jet fadıl) yürekten kutluyorum ya. gerçekten, içten söylüyorum bu tip projelerine devam eder umarım...

    ahaha geziciymiş.. al gezici diye gördün mü ananın amını yobaz müslüm.

  • 1999 yılı, mecidiyeköy'de firewall yazdığımız günler. altı aydır maaş alamıyoruz. cebimde beş kuruş para kalmamış. kira ödeyecek param olmadığından ofiste kalıyorum. 1.5lt'lik plastik boş kola şişelerinin depozitosuyla kokoreç alıp karnımı doyuruyorum. yine ofiste sabahladığım günlerden biri. aşırı açım. boş kola şişesi bakındım, bulamadım. mutfaktaki buzdolabına bakmaya gittim. bomboş. sadece bir kavanoz zeytin var. açlıktan yarım kavanoz zeytin yemiştim. o kadar midem bulanmıştı ki sonrasında yıllarca kahvaltıda zeytin yiyemedim. hala da çok zeytin hastası değilimdir. o olaydan kısa bir süre sonra ekşi sözlük'ü kodlamıştım. yüksek dozda zeytinin etkisi olmuş mudur bilmiyorum.

    edit: "madem beş paran yok kola şişeleri nereden?" diye soranlar oldu. ekseriyetle üçbeş kuruş parası olan iş arkadaşlarım dışardan getiriyordu. şişe depozitolarına ben konuyordum.

  • 1726 yılında henüz 20 yaşında iken belirlediği 13 prensibe, hayatı boyunca uyduğunu belirtmiştir;

    1) ölçülülük: sersemlemeyecek kadar ye, sarhoş olmayacak kadar iç.

    2) sessizlik: kendin veya başkaları için faydalı olacak şeyler dışında konuşma, boş tartışmalardan uzak dur.

    3) düzenlilik: tüm eşyalarının bir yeri olsun, yaptığın işlerin de bir zamanı.

    4) kararlılık: yapmak istediğin şeye karar ver, karar verdiğin şeyi hatasız yap.

    5) tutumluluk: kendin veya başkası için faydasız şeylere para harcama, hiçbir şeyi israf etme.

    6) hamaratlık: zaman kaybetme, her zaman işe yarar bir şey yap, gereksiz tüm işleri hayatından çıkar.

    7) samimiyet: zarar veren düzenbazlıklardan uzak dur, masum ve adil düşün ve eğer konuşursan, doğru konuş.

    8) adalet: görevin sonucu oluşan hatalar veya faydaları doğru değerlendir.

    9) ılımlılık: aşırılardan uzak dur, yapılan hatalara karşı, hak ettiklerini düşündüğün sürece sabret.

    10) temizlik: vucut, kıyafet ve çevrende asla kirliliğe izin verme.

    11) huzur: boş tartışmalardan, sık yaşanan ve kaçınılmaz olan kazalardan etkilenme.

    12) iffet: nadir olacak şekilde, cinsel gücünü sağlığın ve çocukların için kullan, asla körlüğe, sersemliğe, güçsüzlüğe veya kendin ve bir başkasının huzur veya saygınlığına zarar verecek şekilde kullanma.

    13) tevazu: insanlara hz. isa ve socrates gibi davran.

  • bu müzik türünde, rüyalar aleminde çıktığınız gezintiden başınızı döndüren hislerle geri dönmeniz muhtemeldir. içinize işler ve zihninize yerleşir. sevenleri, bu türün örnekleri tarafından esir alınmaya meyillidir çünkü shoegaze bir çeşit aşk gibidir. blaue blume grubunun epoch şarkısı ise bu türde verilmiş olan en güzel örneklerden biri olabilir;

    youtube
    spotify

    ''i saw you forever at the party
    i never thought you'd see me
    i saw you forever at the party
    i never thought you'd see me
    i saw you forever at the party
    i never thought you'd see me
    i saw you forever at the party
    i never thought you'd see me

    that night when i drank my wine it was like the music tinted the air
    one particle louder, more demanding than the other
    in an inferno of color
    we rushed through the streets gullible and smiling
    hand in hand, not far from the end where we stood and watched
    while the city collapsed in the horizon like a burning cathedral
    you kissed my ear and whispered something and threw yourself
    into the flames, and i quickly followed
    ´cause you were mine

    i saw you forever at the party
    i never thought you'd see me
    i saw you forever at the party
    i never thought you'd see me
    i saw you forever at the party
    i never thought you'd see me
    i saw you forever at the party
    i never thought you'd see me

    scornfully we laughed while the fire consumed our loving bodies
    left were only the ashes that burned in the morning wind way up in the sky
    it was in those days the recession raged and meteors burned in
    the atmosphere over russia
    we didn't change the times and we really didn't care!

    life beneath the sun was like a dream to us, the lucky ones, the lucky ones
    i you want me, tell it before the sun rises, tell it before the swans fly away
    i you want me, tell it before the sun rises, tell it before the swans fly away
    i you want me, tell it before the sun rises, tell it before the swans fly away
    i you want me, tell it before the sun rises, tell it before the swans fly away
    love me forever, until the sunlight blows up in our sleepy eyes
    love me forever, until the sunlight blows up in our sleepy eyes
    ha ha ha''

  • cumhuriyetin kurulduğu zamanlar, yeni fabrikalar da beraberinde açılmış ama çalışmak isteyen işçi bulunamadığı için işçilerin en az 5 yıl çalışmaları karşılığında ayrılsalar bile alabilecekleri paranın teminatı olarak ortaya çıkmış bir şeydir bu kıdem tazminatı ve zamanla şimdiki halini almıştır. velev ki bugün kaldırılması gündemde, hal böyleyken bizler ötv’nin çok yüksek olduğunu, kaldırılması isterken. hükümet daha da tezat bir hareketle kıdem tazminatını kaldırmak istemektedir, bu ne yaman bir çelişkidir? bizleri yok etmek mi istiyorsunuz? kolayca işten çıkarılıp, taş mı kemirelim istiyorsunuz?! hiç mi vicdan, allah korkusu yok siz de? bu nasıl bir aymazlıktır, yardım et allah’ım!

  • (bkz: dolarizasyon) işleminin tersidir. yani bir ülke vatandaşlarının parasal işlemlerinde, yatırımlarında döviz yerine kendi ülke parasını kullanmaya başlamasıdır.
    son dönemde ülkemizde dolarizasyon özellikle kurların artması ile çok arttı, vatandaşların döviz hesapları rekorlar kırdı. bu da kurların daha da artmasına sebep oldu. şimdi kurları düşürmek için faiz artırımı gibi yollarla ters dolarizasyon hedefleniyor. kurların 8,50 seviyelerinden en son 7,05 seviyelerine gelmesi ile vatandaşların dövizlerini bozdurmaya başladığı yani ters dolarizasyonun başladığı söyleniyordu. fakat habertürk'ün haberine göre vatandaş dövizleri tutmaya devam ediyor, kıpırdamıyormuş. bozdurma falan yokmuş ortada.
    şayet bunu anlamak güç değil. mesela dolar kuru 6 kasım 2020'de 8,52 ile tarihi zirveyi görüp 3 gün sonra 8,06 bir 3 gün daha sonra 7,68 görmüş. vatandaş nasıl kıpırdasın, büyük ihtimalle herkes maliyet 8'e yakın veya üstü yakalandı, bir anda aşağı gidince de bozduramadı. şimdi kim zararına bozdurmak ister? olması gereken 1 haftada kurların %10 aşağı inmesi değil, yavaş yavaş dengeli bir şekilde indirilmesi idi. bu durumda ters dolarizasyon biraz zor gözüküyor ama imkansız değil.

  • hiçbir hakaret içermeyen, ironi içeren haklı bir yorumu sindirememiş ego makinesi.

    yüz yüze geldiğimizde neden ağzımızı açamayacakmışız onu merak ettim? sen kimsin ki? bunu söylerken bile egosu tavanda. ne yapacaksın yani, yöneticisi olduğun akbank korumalarına mı dövdüreceksin bizi?

    cahil bir insanın karşısında 1 dakikalık saçma sapan bir videoyla meşhur olmuş birisin. bütün şanını şöhretini bu 1 dakikalık videoya borçlusun. akp'yi açık açık eleştirme cesaretin bile yok. bol bol ucundan azıcık eleştiren tweet atıp, 3 dakika sonra ondan bile korkup silen birisin. ezberledik artık. orwell yazıp bırakacağına, ne diyeceksen yazsana açık açık.

  • iki aylık kyk ve yeşil pasaportumla haftasonları amsterdama giderdik. interrail gruplarında gençler fransada şuradayım buluşalım buradayım pizza yiyelim diye postlar atardı. çantanı al yola çıklar neler neler.
    ulan amerikalı gibi takılmışız ha gerçekten. o günlere bakıp bir de şimdiye bakıyorum da aynı olayı muhtemelen hayatımın sonuna kadar bir daha yapamam.

    mesajlar üzerine edit: skyscanner ve türevi sitelerden sezon dışı genellikle kışın 10-15 euroya bilet buluyorduk. booking türevi sitelerde falan da o zamanlar tr'ye kapalı değildi bilirsiniz. yatak başı 5-10 euro ediyordu. 2 gece kalıp geliyorduk. beyniniz almıyor biliyorum ama olay buydu. zaten o dönemde facebookta bu gruplarda olanlar bilirler bunları. algınızı açın. türkiye böyle bi dönemden geçti siz inanmasanız da. bu konuda daha fazla inanamayan insan varsa şu linkten bahsettiğim zamanlara gelip gönderileri inceyelebilirler.9 euroya osloya bilet vardı lan.
    insanlar çok ilginç ben bunları yaptım diye gelip bana kızıyo mesajlardan. al link verdim dön bak o döneme. sanki ben getirdim ekonomiyi bu duruma ya :d.d ayrıca adam kendi yapamamış diye bana bok atıyor :d kafanı öpeyim o zaman kardeşim biz yaptık işte nargile kafelerde gezmeseydin.
    edit 2: akpliler cok gaza gelip mesaj atiyor o dönemde bankalar batti kyk 60 milyondu falan diye. sizin döneminizden bahsediyorum diyince apışıp kalıyorlar :d bahsettiğim dönem 2010-2015 arası arkadaşlar

  • evlenirken, benim birikmiş param vardı, damat bey de onun yarısı kadar kredi çekti öyle hallettik her işimizi. ailesi düğün üstü yok yere küslük çıkardı, gelmediler, tek kuruşluk katkı da sağlamadılar, düğüne tek akrabalarının gelmesine de izin vermediler. canları sağolsun dedik geçtik, mutluyduk.

    düğünün hemen ertesi günü tüm takıları bozup eşimin çektiği banka kredisini kapattım. hani diyorsunuz ya, "kendi" akrabalarımın taktıklarıyla.

    bir zaman sonra eşimin ailesi bizimle barışmaya karar verdi, öyle yaptık. söz merasiminde bana bir kolye ve küpe takmıştı, küsünce de geri almıştı annesi, onu tekrar verdi. kırmadım kalbini aldım.

    boşanma sırasında ilk o kıytırık iki takı geldi aklına. geri istedi.

    yine de hiç aklıma, bütün erkekleri şeytanlaştırmak gelmedi. tek iyi örnek görmedim çevremde bu konuda, tüm arkadaşlarımın boşanma davalarında altın savaşları yaşandı, iki taraflı, ben hep kendime baktım. elbette bunların lafını bile etmeyecek adamların varlığına da inandım.

    diyeceğim, iyiyi de kötüyü de cinsiyette aramayın hiç. kimseyi de boşanma dilekçesini görmeden tanıdım demeyin. iyi insan seçmeye bakın. becerebilirseniz.