hesabın var mı? giriş yap

  • "ben bir ateist değilim. kendime bir panteist diyebileceğimi de düşünmüyorum. ilgili soru bizim kısıtlı akıllarımız için çok geniş. biz, pek çok değişik dilde kitapla doldurulmuş bir kütüphaneye giren küçük bir çocuğun durumundayız. çocuk kütüphanedeki kitapları birisinin yazmış olması gerektiğini bilir. nasıl yazıldıklarını bilmez. yazıldıkları dilleri anlamaz. çocuk, kitapların sıralanmasında esrarengiz bir düzen olduğundan şüphe eder, ama ne olduğunu bilmez. bu durum, bana göre, en zeki insanın bile tanrıya göstereceği yaklaşımdır. biz, evrenin muhteşem bir şekilde düzenlendiğini ve belirli kanunlara uyduğunu görmekteyiz, ancak bu kanunları çok bulanık bir şekilde anlayabilmekteyiz."

    albert einstein

  • bir kutuda duran bu bacı kuantum konusunu açıklamada önemli bir semboldür.

    kutuya bakarsan saldırıya uğramamıştır,
    bakmazsan gezide o potansiyel vardır.

    bacı aynı anda iki durumda da olabilir.

  • mardin, diyarbakır ve benzeri aşırı sıcak illerin sokaklarının dar olmasının sebebi, güneşi maksimum ölçüde engellemek ve gölgeli sokaklarda daha rahat gezebilmek içinmiş.

  • sessizce durun yanında,zaman geçirin ve bekleyin bakalım sizin hakkınızda ne düşünecek gözlemleyin.eğer senin sinsi olduğunu düşünüyorsa sinsidir.ezik olduğunu düşünürse eziktir.mütevazi olduğunu düşünüyorsa mütevazidir.iyi niyetli biri diye düşünürse iyidir zaten.

    sessizliğe,boşluğa,yumuşaklığa herkes şekil vermek ister.ve tabiki vereceği şekil kendisinden birşeyler içerir.

  • çin menşeli kalpler.
    herkes birbirinin eski sevgilisi. herkesin birbirinde birini unutma ve eskitme çabası.
    tüketim çılgınlığı.
    kısa süreli arkadaşlıklar.
    ıssız adamlar.
    elektronik cihazlara olan bağımlılık.
    bana dokunmayan yılan bin değil on bin yıl yaşasıncılık.
    tepesine vur ekmeğini al gene de sesini çıkarmayan ezik toplum.
    aşık olamamak. hızla çoğalan one night stand geceleri.
    uç kesimlerde yaşayan insan tipleri.
    maaşı bankalar arasında bölüştürmek için çalışan beyaz mavi pembe bilimum renkli yakalı çalışan.
    bir haftalık tatil için 12 ay çalışmanın mantıksızlığı.
    kafanın üstünde sürekli bir soru işareti ile gezmek.
    vucüdun 3/1 suysa geri kalanı depresyon.
    birbirine hava atmak için alınan gereksiz mobilyalar.
    çiçeklerle otla böcekle konuşmaya başlamak.
    insandan çok eşyaya değer verme.
    sokaktaki vahşi ortamdan korumak amaçlı eve hapsettiğimiz zorla evcilleştirdiğimiz hayvanlar.
    özgürlüğü çok yanlış anlamış popüler kültürün eşiğinde can çekişen paragöz kızlar.
    ve asla bitmez tükenmez sonu gelmeyen egolar ve sonucu kocaman bir yalnızlık.

    daha genişletilmiş hali için (bkz: #51351950)

  • "geliştirilme aşamasında olan projede yavaş yavaş sona gelinmiş durumda."

    çevirisi:
    aliexpress'ten sipariş edilen led lambalar gelmek üzere.

  • bana da first classta ikram edilen portakal sularini icerkenki gelen his...saka saka, cok cok zengin olsam bile kisa mesafe ucuslari icin first class tercih etmezdim, asiri gereksiz buluyorum ama uzun mesafe ucuslari icin durum degisir.

  • bak desen ki günümüzde et yemeye ihtiyacımız yok, çünkü tarım var, etin verdiği kaloriyi alabiliyoruz. derim ki gerzekçe bir argüman değil.

    ama ne tarih bilirsin ne biyoloji bilirsin ne bilmemne...

    bak bi özet geçelim.

    atalarımızın diyeti: ne bulurlarsa onu yemek. meyve, tohum, böcek, tavşan mantar...

    ne bulursak yiyorduk.

    sonra ateşi bulduk. ateşi bulmamızla yiyecekleri pişirerek yemeyi öğrendik. ve çiğ şekilde yememiz ve sindirmemiz saatlerce sürecek(neden? çünkü dedim ya böcek möcek yiyen hayvanlarız, sindirim sistemimiz ona göre evrimleşmişti) eti pişirerek 1 saatte "sofradan kalkar" hale geldik.

    pişmiş yiyeceklerin sayesinde bağırsaklarımız kısaldı, bağırsağa harcadığımız enerjiyi de beynimizi büyütmeye yönlendirdik.

    1 parça etin sağladığı kalori için saatlerce yerde tohum böcek arayıp yememiz lazım. böylece, etin verdiği inanılmaz kalori patlaması ve bağırsakların kısalmasının verdiği avantajla beynimiz büyüdü, sonra o oldu bu oldu işte.

    köpek dişin var, türün mamutların, dev slothların, filkuşlarının soyunu tüketmiş hala insan doğasında et yemek yok diyen adam zır cahildir.

  • hiçbir hakaret içermeyen, ironi içeren haklı bir yorumu sindirememiş ego makinesi.

    yüz yüze geldiğimizde neden ağzımızı açamayacakmışız onu merak ettim? sen kimsin ki? bunu söylerken bile egosu tavanda. ne yapacaksın yani, yöneticisi olduğun akbank korumalarına mı dövdüreceksin bizi?

    cahil bir insanın karşısında 1 dakikalık saçma sapan bir videoyla meşhur olmuş birisin. bütün şanını şöhretini bu 1 dakikalık videoya borçlusun. akp'yi açık açık eleştirme cesaretin bile yok. bol bol ucundan azıcık eleştiren tweet atıp, 3 dakika sonra ondan bile korkup silen birisin. ezberledik artık. orwell yazıp bırakacağına, ne diyeceksen yazsana açık açık.

  • link
    eşi derken bahsedilen bu kişi bir bilim insandır ve adı da özlem türeci'dir. yani tek vasfı uğur sahin'in eşi olmak değildir. ne kadar da kendini bilmez bir üslup

    edit : bunun için gereksiz duyar diyenler olmuş, en basitinden empati kurmanızı öneririm. öyle olunca özlem türeci'nin kariyerine, yaptigi işlere ve şahsına saygısızlık yapıldığının farkına varırsınız belki de

  • pisagorun öğrencisini köpek balıklarına attırıp öldürtmesi.

    pisagor, sayıların babası; zamanının rockstarı. en büyük kralların veziri yapmaya çalıştığı adam. tüm sayıların herhangi bir rasyonel sayının oranı şeklinde yazılabileceğini düşünüyor. tüm dünyada onunla aynı fikirde. o zamanlar irrasyonel sayılar daha keşfedilmemiş.

    ayrıca kendisinin bulduğu hepimizin bildiği a^2 + b^2 = c^2 (a kare + b kare = c kare) formülü var. bir dik üçgende dik kenara bağlanan kenarların karelerinin toplamının dik kenarının karesine eşit olduğunu anlatan formül. yalnız bu formülde bir sorun var.

    kenarları 1 birim olan bir dik üçgende, dik kenarın (hipotenüsün) uzunluğu bulunamıyor. çünkü, 1'in karesi + 1'in karesi = neyin karesi? dikkat edin, daha köklü sayılar keşfedilmemiş, her şey bir rasyonel sayıdır mantığı var.

    her şey rasyonel sayıların bir oranı ise, kenarları 1 birim olan dik üçgende kendi formülü 1^2 + 1^2 = birşeyinkaresi çalışmalı. ama çalışmıyor, çünkü hiçbir rasyonel sayının karesi 2 değil.

    pisagorun öğrencisi hippasus, kenarları 1 birim olan bir dik üçgenin hipotenüs uzunluğunun bir rasyonel sayı olamayacağını (yani irrasyonel sayıların doğuşu) ispatlıyor. pisagor şok. pisagorun okulu şok. öğrenciler "ama bana var dendi", "ama bana var dediler", "e ama var dedileeeer" diye ortalıkta dolanmaya başlıyor. pisagor bir anda göklerden gelen bir aydınlanma yaşayıp öğrencilerin kafasına çaykur rize çayı atmaya başlıyor. (şaka şaka. pisagor da dumur oluyor çünkü inandığı tüm sayı temelinin yanlış olduğunu gösteren bir şey bu.)

    bunu gururuna yediremeyen pisagor, bu adamın ellerini ve ayaklarını bağlatıp gemiden okyanusa attırıyor ve köpek balıklarına yem ediyor.

    fakat daha sonralarda pisagor her sayının bir rasyonel sayıya oranlanamayacağını kabul etmek zorunda kalıyor ve irrasyonel sayılar keşfediliyor. tüm dünyanın ve teknolojik çoğu aletin gelişmesini sağlayan bu buluşun sonu köpek balıklarına atılmak oluyor. irrasyonel sayılar, şu an bilgisayara ses aktarımı (mikrofonu kullanabilmeniz)den tutun wi-fi sinyallerinin dönüşümüne ve birçok telekomünikasyon aletinin var olmasını sağlayan sayılardır.

    olsun, kafasına gerçekten çay da atabilirlerdi.