4314 entry daha
  • edit yapacaktım ama göremezsiniz diye baştan yazayım dedim kaşarlar.

    boşandım amk. 1 çocuğumuz var 4 yaşında. çocuğum 1 yaşındayken aklıma girmişti zaten ama göt yemedi, düzelir belki dedim, göt yemedi, lan çocuk var dedim, göt yemedi, olum otur oturduğun yerde manyak mısın amk dedim, göt yemedi...

    göt yemiyor değil mi beyler :) işte işler sonra öyle bir yere geliyor ki, göt yiyor. sonra bir bakmışsın çocuk olmuş 4 yaşında. alışmış artık aynı yerde vakit geçirmeye, aynı yatakta uyuyup uyanmaya, aynı yerde yemek yemeye, bahçede top oynamaya alışmış, eve gidiyoruz dediğinde hangisi demiyor yani en çok bu koyuyor insana amına koyayım. sürekli maruz kaldığım soru bu. gerçi orospu çocukluğu yapıp maruz kaldığım demeyim, çocuğumun bu soruyu sormaya maruz kalması içimde hiç sönmeyecek bir yangın amk.

    ilk gün, bir uyanıyorsun, babaaa diye yanına gelen yok amk! ilk gün bir uyanıyor babaaa diye bağırdığı adam yok evde!

    üzücü değil mi? ben yazarken ağlıyorum tabii ki üzücü amk!

    exi suçlamıyorum bu arada. çocuğumun ve eşimin mutluluğu için bir anda götüme söz geçirdim. gittim davamı açtım. 4-5 ay sonraya mahkeme günü verdiler. hızlandırmak istemedim. eşim de uğraşmadı bir an önce bitsin diye. hala devam yani iyimserliğe anlayacağınız.

    mahkemeye 2 hafta kala uykusuz gecelerle birlikte stres falan yaşanıyor çok normal. artı eksi falan tartıyorsun, yazıyorsun bir deftere. artıların ağır basmama ihtimali yok zaten bu noktaya gelmiş ilişkide. her iki taraf için de böyle. öyle kanlı bıçaklı falan da değil. anlaştık. zaten çocuğumuz her şeyin önünde yani önemli olan onu buradan en az zararla çıkarmak ve güçlü olmasını sağlamak. en az diyorum çünkü sıfır hasarla bu ilişkiden çıkması imkansız amk. bir yandan hayvan gibi üzülüyorsun ufacık çocuk hasar alacak diye ama bir yandan da daha kötüsü de olabilir diye içini soğutmaya çalışıyorsun. artık vicdan masturbasyonu mu dersiniz ne sikim dersiniz bilmiyorum.

    sonuç olarak boşanmayı kafaya koymuş, hatta kafayı koymayı siktir et, ucundan, kıyısından varsa böyle bir düşünceniz hemen eyleme dökmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. hatta aklına geldiği an yapmayanın kafasını sikeyim diyerek de artıyorum.

    ilk entryi yazdığımda bir sürü mesaj geldi onu da söyleyim. gelen mesajların hepsi sikli bireylerden. nedenini bilmiyorum. sikli bir birey olarak bana bu entryi yazdıran neyse sebebi odur belki.

    sonuç olarak evlilik zor iş. çocuksuzken dönmek kolay. çocuk varsa zor ancak tüm zorluklara rağmen, ana baba mutsuzsa o çocuğu evli kalarak mutlu etme ihtimalin yok. cinsiyet ayrımcılığı yapacak son insanım ancak biz erkekler genetik olarak güçlü olmak zorunda hissetttiğimiz için çocuğumuzla geçirdiğimiz her saniyeyi pozitif geçirmeye adıyoruz kendimizi ve sanki hiç bir sik olmamış, üzüntüden kendimizi kesmeyecekmiş gibi davrandığımız için ayrıldığımız her gün bir travma amk.

    güçlü kalın becerebilirseniz. artık ilaç mı kullanırsınız benim gibi ya da damarlanırızda akan kanın kudretiyle mi halledersiniz bir şekilde ne bok yiyorsanız yiyin.
  • türkiye'de çok zor bir süreç.

    bu sabahtan akşama kadar çocuk göstermeden, boşanma dilekçesi yazımına, eşya toplamadan mal paylaşımına birçok noktasına tanık oldum. iki tarafı da dinlemiş biri olarak ne kadar dönülmez noktalarda olduğunu, insanların tek bir olayın ne kadar farklı ve uç noktalarından baktığını ve o geleceğe birlikte yapılan yatırımı kurulan hayallerle birlikte dağıtırken bu duygusal yükün altında ezilip aynı anda ne kadar çirkinleşebileceği ya da çirkinleşmemek için elinden geleni yaparken enayi konumuna düşebileceğini, evdeki en ufak bir tartışmadan yatak odası muhabbetlerine kadar gördüm. kendi evine şahitler ve kameralarla girip bütün eşyalarını ve dolayısıyla bütün bir hayatını o evden alıp gitmek, çok zor.

    dışarıdan gazel okuyan insanlar için kolay ama birebir yaşayıp atlatması çok zor. hele ki yıllar içinde psikolojik şiddet görmüşseniz, bastırılmışsanız ve bu fanusun içinde uzunca bir vakit geçirmişseniz hem sudan çıkmış balığa dönüyorsunuz, hem kendi hakkınızı savunmaya çalışıyorsunuz, hem çamura yatmaktan imtina etmeye çalışıyorsunuz, hem çocuğunuzu korumaya çalışıyorsunuz, hem de bir oda dolusu insan oturup "sen salak mısın?" diye sizi yargılarken sesinizi çıkaramayıp bunca yıl kendinizi buna nasıl maruz bıraktığınız muhasebesi ile başbaşa kalıyorsunuz.

    üstelik karşılıklı savaş açtığınız insanla bundan 1 ay önce her gece birlikte uyuyordunuz, dünyada anne-babanızdan-kardeşinizden size en yakın olan da oydu. mahreminizdi.

    liberal söylemlerle "herkes her şeyi düşünebilir", "herkes her şeyi yapabilir" tabii diye diye bazı değerlerin altının boşaltıldığını düşünmeye başladım yaş aldıkça. herkes her şeyi düşünüp her şeyi yapmamalı. mesela yatak arkadaşınız sizin her halükarda mahreminiz olmalı. onu kimseyi korumadığınız kadar çok korumalısınız, kendinize düşman bellemek yerine. bir erkeğin namusu, onuru karısının cinselliğinde, üstüne başına ne giydiğinde değil, yatağına aldığı o kadına hayatının herhangi bir alanında nasıl davrandığı, çocuğunun annesine ve çocuğuna ne kadar iltimas geçtiğiyle ölçülmeli kanımca.

    aynı şey kadın için de geçerli. bir kadının dürüstlüğü de o adama ve ortak geçmişlerine ne kadar sahip çıktığıyla, sıra mala mülke gelince takındığı tavırla ölçülüyor. eğer siz bir çift olarak bunları korumayı başaramamışsanız ya da biriniz korurken diğeri hoyrat davranmışsa, üçüncü şahısların insafına ve değerlendirmelerine maruz kalıyorsunuz. bence zaten işi çetrefilleştiren kısım da biraz burası.

    üstelik insan "yapmam" dediği şeyleri bile yaparken bulabilir kendisini. sonuçta hiç kimse sınanmadığı şeyin masumu da değil.

    olayın hukuki boyutları ise içler acısı, insanı iyice çileden çileye sürüklüyor. insan bu, içini açıp bakamadığımız için boşanma halinde nasıl davranacağını kestirmek çok zor. çekişmeli boşanma durumunda, 9 yılı kilitlenen insanlar duyuyorum. bilenler "kafadan 4-5 yıl" diyor. evlenirken sadece bir kişinin sözlü beyanlarınızı ve imzanızı alarak halledebildiğiniz bir şeyin iptali için yıllar boyu psikolojik ve maddi huzursuzluklar, zorluklarla mücadele ediyorsunuz. gerçekten o evliliğin bittiğine üçüncü kişileri de inandırmanız lazım. yani, bambaşka, tanımadığınız insanların insafına ve muhakeme gücüne kalıyor işiniz.

    insanların neden evlenmek istemediklerini bir kez daha anlıyorum.
    umarım herkes dengine denk gelir ve bu süreci mecbur kalmadıkça yaşamak zorunda kalmaz...
  • bir insanın hayatta verebileceği en önemli karar eş seçimidir(nokta).eger evlilik yolunda gitmiyorsa ve yanlış bir seçim yaptığının farkına vardıysan üstüne ortada bir çocukta varsa ayrıyeten gamsız bir insan değilsen bravo cehennemi bu dünyada hakettin..
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap