3297 entry daha
  • ingiltere'den türkiye'ye döndüğüne şükreden kız özelinde yazarken hızımı alamayıp "zengin türk çocuklarının londra serüveni: sana gül bahçesi vadetmedim" makalesini yazdığımı fark edince bir londra panoraması sunmak istedim.

    öncelikle türkiye'de çok zengin olup bu kız gibi üniversite okumak için londra'ya gelen türk çocukları zorluklar yaşayabiliyor, bunu bir noktaya kadar anlayabiliyorum.
    ayrıca genelleme yapacak yeterince örneğe sahibim.

    türkiye'de zengin çocuklarının gittikleri okullar bellidir. pek çoğu daha lisede eğitim danışmanıyla çalışmaya başlayarak globaldeki üniversitelere girmek için başvurularını hazırlar.
    sonra ne olur? en iyiler, iyi okullara kabul edilir, genellikle abd ve uk.
    diğerleri orta kademedeki okullara kabul alır.

    bu çocuklar türkiye'de zenginliği dibine kadar yaşarlar, şoförleri, 3 aylık yaz tatillerinde her hafta sonu güneye tekneye gidenleri vardır, avrupa'da gezip tozanı, istanbul'daysa pek çok kişinin kapısından bile giremediği otel restoranlarında, rooftop barlarda takılanları, mağazasında bir ürünü denemek isteyen sıradan bir insana bile "şu an doluyuz tatlım, bir saat sonra müsait olduğumuzda gelirseniz deneyebilirsiniz," diyen lüks markaların satış temsilcileriyle değil mağaza müdürleriyle iç içe olanları vardır.

    londra'ya giderken kafalarında iki ihtimal vardır: aileleri ev alacak ya da kiralayacaktır.
    ancak londra'daki emlak piyasasını bilmedikleri ve torpil işletemedikleri için işlerini bir haftada halledemezler: pek çoğu ilk darbeyi buradan yer ve kalacak yer bulamazlar.
    ev almak, yani işlemleri halletmek en az 2-3 ay sürer, kiralanacak evler yeni kiracı taşınmadan iki ay önce markete çıktığından o gün teklifleri kabul edilse bile 2 ay sonra taşınabilecek durumda olurlar.
    akıllı olan aileler nisan-mayıs gibi gelir, evlerini alırlar. ancak burada da metrekare sorunu ortaya çıkar. türkiye'de 3-4 katlı villalarda yaşamaya alışan çocuğumuz bir artı birse 50 metrekare, iki artı birse 80 metrekareye hapsolur. bu küçülmeyi çocuk anlasa aile anlamaz, çünkü çocuğu kutu gibi yerde ne yapacaktır. veya aile anlasa bile çocuk anlamaz, çünkü paraları ona yetmiştir.

    eğer ev alma/kiralamaya hazırlıksız yakalanırlarsa bu durumda iki ihtimal vardır:
    kısa süreli konaklama ya da yurt.
    yurtta kalanlar ayrı bir konu, iki grup var: bunu kendisine yapılan bir hakaret olarak görenler ya da ortama uyum sağlamaya çalışanlar.

    sonrasındaki asıl sorun okul ortamıdır: türkiye'nin kaymak tabaka zenginlerinden olan çocuğumuz orada tüm dünyadan gelen zengin çocuklarıyla bir aradadır.
    bu konuda bir şey söylemek isterim: türkiye'de zengin diye bildikleriniz londra'da o denli zengin algılanmıyor maalesef.
    çünkü gerçekten londra'daki zenginlik bambaşka bir seviyede. insanın aklının alamayacağı zenginlikten gelen çocuklarla yaşayan hermes'li ayşe ya da sunseeker'lı mehmet bu zenginliğe rağmen bu çocukların da gruplaştığını görüyor.
    evet, londra gibi kozmopolit bir şehirde herkes iç içe yaşıyor ancak zenginler kendi sosyal fanuslarının dışına çıkmayı pek istemiyorlar, üstelik bir de dil/kültür etkisi var:
    bunu görece anlıyorum, dil bariyeridir, ortak kültürden gelmedir, vs.

    türkler de kendi aralarında kaynaşıyor tabii. londra gibi bir şehirde üniversite okumak bambaşka bir deneyim, elbette. ancak bunu sadece türkiye ya da çin vizyonundan görürseniz işler karışabilir.

    türkler olarak sosyal mengenemiz her yerde bizi sıkıştırıyor maalesef. yani londra'ya gidip hala istanbul'da, bodrum'da, çeşme'de, kaz dağları'nda nasıl da güzel takıldıklarını düşünen, türkiye'deki gibi hızlı araba kullanamadığından yakınan, yanı sıra daha fazla yürümek zorunda kaldıkları için kilo veren, türkiye'de çok anlam ifade eden marka çanta ve kıyafetlerin londra genelinde öyle çok da bir anlam ifade etmediğini fark eden gençlerimiz için zor bir deneyime dönüşüyor bunlar.
    çünkü türkiye'deki hayatı buydu bu çocuğun: arabayla ya da uçakla bir yere gitme, aile evinde ya da otelde kalma, arkadaşlarla eğlenme. bu kadar.

    londra'da ise pek çok farklı sosyalleşme imkanı var: ama bu bu çocuklar pub'da sıkılıyor, türkiye'deyken yukarıdan baktığı ve bir parçası olmadığı parkta yürüyüş/koşu/piknik kültürünü benimsemekte zorlanıyor, güzel bir akşam yemeği için bir saat restoranın önünde sıra beklemeyi bir türlü anlayamıyor, nerede ne giyeceğini bilemiyor, zaten türkiye'deyken ilgilenmediği sanat/kültür/tarihle burada da ilgilenmiyor.
    ne oluyor? harrods-mayfair ve okulu arasına hapsoluyor. elbette her gün chelsea'de aynı mekanlarda yemek yiyip kahve/içki içmek insanı sıkar. çünkü çocuğun londra deneyimi bununla sınırlı.

    ayrıca ondra'nın batısındaki en elit semtlerinde otursalar da evlerinde türkiye'deki villalarının olduğu sitelerdeki gibi güvenlik yok, türkiye'deyken hizmetçilerine devrettikleri her işlerini kendileri yapmak zorunda kalıyorlar, her daim emirlerine amade bir şoförleri olmadığı için eğer arabaları da yoksa uber beklemek zorunda kalıyorlar, sokaktaki insan popülasyonunu beğenmiyor, kimi zaman korkutucu buluyorlar.
    burada bir parantez açmak isterim: londra'nın ve abd'nin uyuşturucu ya da diğer sebeplerle ciddi bir dengesiz insan sorunu var. bu insanlar suç işlemese bile sokakta gelen geçene bağırdığı, olay çıkarmaya teşne olduğu için gerçekten de korkutucu olabiliyorlar. böyle bir insanla bir deneyim yaşayan çocuğun travmatize olması normal. hepimiz geçtik o yollardan, deriniz kalınlaşıp bu insanlar size bir şey söylediğinde daha iyi halletmeyi öğreniyorsunuz.

    öte yandan gasp mağduru olmuş birini londra'nın güvenli olduğuna inandıramazsınız. bu insanın yaşayacağı travma sonrası stres bozukluğunu geçirmek için yapılacak çok az şey var maalesef.

    o sebeple bu çocuklar zorlanıyor, türkiye'ye dönünce seviniyorlar. aileleri onları hayata yeterince hazırlamıyor, çocuklar da kendi çevrelerine hapsolunca işler içinden çıkılmaz bir noktaya geliyor.

    son dönemin en başarılı projelerinden battersea power station neden bu denli popüler oldu londra'da? çünkü tam da bu tür çocukların istediğini veriyor: güvenlikli siteler, yürüme mesafesindeki alışveriş merkezi ve restoranlar, londra'daki sıradan kalabalıktan görece izole bir yaşam.

    londra hiç kolay bir şehir değil ve kimseye gül bahçesi vadetmiyor, size kucak açmasını beklemeden kendinizi ona kabul ettirmeniz gerek. yoksa dışarıda kalır ve gerçekten çok acı çekersiniz.

    kendinize yapmayın bunu.
    o yüzden şimdi o kafeden çık, beykent'te okuyan bürge'nin senden önce ski resort'a gitmesi hakkındaki gıybeti ya da berke'nin yurt dışından getirttiği rolex saati hakkındaki sohbeti kes ve onları daha az gör, gerekirse türkiye'deki arkadaşlarının instagram story'lerini kısıtla.
    okulunun sosyal kulüplerine, şehirdeki onca farklı kursa katıl, birlikte zaman geçirecek insanlar edin.
    her şeyden önce arkadaşlık kavramını değiştir: beklentisiz, kısa süreli bir arada olacağın, seni bir yere davet eden, senin de onu bir yere davet edeceğin kişi şeklinde güncelle. muhabbetiniz derinleşir ve bağ kurarsanız ne ala.

    (özel not: bu entry pırlanta gibi çocuk yetiştiren aileleri ve aslında çok da zengin olmayan aileleri kapsamamaktadır. kimlerden bahsettiğimi anladığınızı düşünüyorum.)
  • bu yıl (bkz: ulez) protestolari, ve londra'da yaşanan büyük çapta hırsızlıklar, güvenlik sorunları dolayısıyla sadiq khan'in hiçbir şekilde şansı yok diye düşünüyordum, çünkü belirttiğim gibi ulez, congestion charge aldı başını gidiyor ve üstüne üstlük londra'nin neredeyse tüm yolları 30 mile'dan 20'ye düşürüldü, katlanılır gibi değil, ama sanırım bazı şeyler sadece türk halkına özel değil, tıpkı bizim başımızdaki siyasilerden nekadar şikayet etsekte her sene onların kazanması, unbelievable!
  • ulez daha çok arabasından vazgeçemeyen türkler gibiler ve banliyölerde yaşayanların (ki banliyöler muhafazakar ağırlıklı) problemi, sadiq khan londra'nın havasını daha da iyileştireceğiz diyor ki hava aslında gayet iyi.

    ama merkezde yaşayan bir çok insan, egzostan kurtardığı için ulez'in genişlemesine seviniyor.

    egzos aşıkları yaşadıkları kenti değiştirmeyi düşünsün çünkü dumanı geri getirecek belediye başkanı ilk seçimi kaybeder.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap