3 entry daha
  • eski yunancada plerosis diye bir kelime var ki "doldurma" demek. kenosis ise boşalma. yani bir nevi askerdeki doldur boşalt mevzusu.

    kenosis yani boşalma derken, canlılığın sona ermesi kastediliyor ki ölüm de buna dahil; tıpkı plerosisin can bulmayı yani doğumu ifade etmesi gibi. mesela doğanın uyanmasının kutlandığı nevruz esasında bir plerosistir. sünnilerin orucu ya da alevilerin muharremi ise canlılığa aç kalarak geçici bir süre ara veren pratiğiyle bir tür kenosis sayılabilir.

    yaşam ve ölüm gibi doğanın ana unsurlarını kavrayış biçimi o kadar mühim ki neredeyse bütün mevzu bunların etrafında dönmüş. nitekim anadolu köylüsünün takvimi 365 güne değil, ikiye (186+179) bölünmüştür:

    1) 6 mayıs - 7 kasım arasındaki 186 günün adı ruz-ı hızır. bir başka deyişle hıdırellez ki hızır yeşil demek. ellez ise ilyas'ı niteliyor; hani bastığı yerden suyun fışkırdığı, her yerin yeşile döndüğü peygamber. yani yeşil ilyas. yani hızır ilyas, hızırilyas, hıdırellez.

    2) 8 kasım - 5 mayıs arasındaki 179 günün adı ise ruz-ı kasım. kasım/kısım yılın bölündüğünü, artık canlılığın/yazın/yeşil günlerin/ruz-ı hızırın sona erdiğini ve kışın başladığını ifade ediyor.

    esasında yılın bu şekilde güneşin hareketlerini temel alacak şekilde bölümlenmesi, anadolu köylüsünün ayı esas alan islamî takvimi pek sallamayıp pagan dönemlerinden yadigar kalan güneşe selam çaktığının en mühim göstergelerinden.

    dahası, doğanın ölümü (kış) ve canlanması (yaz) tam da tragedyanın iki ana unsurunu oluşturuyor:
    - pathos (ölüm, yas) ve
    - komos (komedi, güldürü).

    nitekim doğanın bereketi ve bolluk törenlerinin kalıntısı olan anadolu seyirlik köylü oyunları, primitif düzeyde olsa da draması, komedisi, çatışması, makyajı, müziği, çalgısı, davulu, zurnası, dansı, sahnesi, dekoru ve elbette seyircisiyle esasında bir tiyatro niteliğindedir.
    (bkz: dionysos şenlikleri)
    (bkz: dionisos ve anadolu köylüsü)

    adonis, ossiris, attis, kibele, warpalawas, dumuzi, tammuz ve hatta jesus bunlar sürekli ölüp dirilen ve esası, mevsimlerin döngüselliği olan ve bir elinde buğday başağıyla, üzüm salkımıyla falan tasvir edilen bitki tanrılarıdır. jesus dememden kıllananlar olabilir diyerek hemen bir örnek vereyim. gerek antik yunan gerek roma gerekse anadolu bitki tanrılarının doğumu, üç aşağı beş yukarı baharın başlangıcına yani mart sonlarındaki ilkbahar ekinoksuna tekabül eder ki tahmin edin isa ne zaman çarmıha gerildi ve de ne zaman tekrar dirildi: 25 mart ve de 27 mart!

    not: farklı inanışlar arasındaki tarihsel benzerlikler bir tesadüf olmanın ötesinde, sonra gelen inanışın öncekini bütünüyle yok etmeden onu kendi bünyesinde eritmesinin (bir tür aufhebung) bir sonucu gibi duruyor. attis'in yeniden doğuşunun öteden beri 27 mart'ta kutlandığını ve paganların buna alıştığını bilen hristiyanlar, isa'nın dirilişi bambaşka bir gün olsa da tutup 27 mart'a çekmişler ki müşterilerin ayağı alışsın yeni dine. islamiyet'te de buna benzer pragmatik pek çok aufhebung hadisesi söz konusu.
    dahası güneş tanrısı ela gebal'in günü olan sun day'in hristiyanlığın ayin günü olan pazar olması, güneşin doğum gününün (sol invictus) 25 aralık, isa'nın doğum günü olarak hristiyanlığa geçmesi falan da hep aynı mevzu. (bkz: #112215023) bakmayın hep hıristiyanlıktan bahsettiğime, bizimkiler de bu tür senkretizmlerden azade değil. islam öncesi bahar bayramlarında gerçekleştirilen sukot payramı, pesah bayramı, vakfe, sa'y, tavaf gibi pek çok dinî tören ile kâbe çervesinde bulunan islam öncesi kutsal addedilen hacerül esved gibi taşlar, hac ve umre şeklinde islam'a dahil edilmiş durumda. ayrıntılar için (bkz: #71221695)
hesabın var mı? giriş yap