26200 entry daha
  • dogdugum, büyüdügüm ve cok özledigim sehir. ankarayi orada dogup büyümeyen kimse sevmez. ben ankaradan ilk olarak üniversite icin ayrilmistim. oradanda is mevzulari falan derken istanbula tabii mecburen.

    o zamandan sonra söyle bi 8-10 yil ankaraya gitmedim. daha sonra bi evrak isi icin mecburen gittim. ankarada cocukluk arkadaslarimdan baska kimse kalmadi tabii. aradim dedim geliyorum ben. evrak isini hallettikten sonra hemen bulustuk. sagolsunlar hepsi islerinden izin almislardi benim icin. calismayan 1-2 zibidi haric tabi. sabah erkendi daha papazin bagina gittik, kalabaligiz 2 semaver aldik güzel bi kahvalti yaptik.

    dediler ne yapalim ne istersin? dedim haci gezelim. kizilaya kurtulusa gidelim, ordan mahalleye gecelim. bizim ruhumuz fakir oldugu ve hepimiz cebecili oldugumuz icin bahceliye falan gitmedik. kizilayda, dolastik. ömrümün hali sahasinda gectigi kurtulus parkina gittik. baktim kizilayda avm falan acilmis, gidelim sen seversin dediler. siktirin lan dedim ne isimiz var avm de. deli gibi dolastik. karanfil de konurda gezerken o sokaklarin her kösesi evim gibiydi. o kadar tarif edilemez bi mutluluk yasadim ki anlatamam.

    mahalleye gittik cok degismis tabii. ama kabataslak ayni. bazi agaclar hala duruyo. her apartmanin ön bahcesine girdim ciktim. 30 yil önce misket oynadigimiz her yere ayaklarimla bastim. ankaranin kokusunu icime cektim. sanki ömrüme bir yil daha ekledim.

    sonuc olarak, kimse pek sevmese de, simdi binlerce kilometre uzakta olsam da memleket baska bisey. orda dogum orda büyüdüm ve kesin orda ölcem.
  • şu sıralar güneşin doğuşu ve batışı esnasında, birbiriyle dedikodu yaparak uçan kırlangıçlara evsahipliği yapan şehir.

    mayıs ayında hep güzeldir ankara; hem güneşe hem de yağmura doyarsın.
    iğde çiçekleri ve güller açar, dalları erik basar vs. ama bu kuşlar ayrı bir huzur veriyor insana.

    iyi ki varlar, canlarım benim.
  • ankara cumhuriyettir.

    ankara; küllerinden yeniden doğmuş bir toplumun imgesel silüetidir, buram buram mücadele buram buram devrim, fedakarlık, emek kokar caddeleri.

    şehrin tarihsel önemini bir yana bırakırsak ankara entelektüel de bir şehirdir. benim gibi deniz, kum, güneş ile değil de bilim, sanat, felsefe ile ruhunuzu doyuruyorsanız bir nimet sunuyor bu şehir size. çok yakın bir tarihte işimle ilgili ve bu alanda çalışan birkaç düzine insandan belki de en donanımlı olanların planladığı bir etkinliğin ücreti bir kahve parasıydı.

    ankara, görece medeni de bir şehirdir. hemen anlatalım: fi tarihinde istanbul'un trafiğine girmek istemediğimden istanbul'a aracımla değil de uçakla gitmek gibi bir hatada bulunmuştum. ikinci hatamsa beylikdüzü'nden kartal'a geçmeye çalışmak olmuştu… metrobüste “sırt” çantamın yer kapladığını(?) söyleyip yere koymamı isteyenler mi dersiniz taciz boyutunda tensel temaslar mı dersiniz her durakta inenleri beklemeden girmeye çalışanlar yüzünden doğru durakta inememe kaygısı mı dersiniz adres sorularımın cevapsız kalması mı dersiniz hepsini yaşadım bir günde… ankara'daki toplu taşıma maceramdaysa insanları otobüs daha gelmeden sıra olurken görmüştüm, insanlar metrodan inenlere öncelik veriyordu ve adres sorularıma karşın üşenmeden yolunu uzatıp gideceğim yere kadar götürenler dahi vardı.

    bir diğer husus da benim gibi uzun yıllar akdeniz coğrafyasında yaşamış insanların anlayabileceği bir durum: ankara soğuğu… bu şehirde yazları asla kan ter içinde uyanmıyorsunuz, uyumak da bir eziyet olmuyor, bir yerden bir yere klimasız giderken buhar olup bulutlara karışmıyorsunuz* kışın zaten paltoları, botları çekip kirpiğinize kar tanelerinin düşmesinin romantizmiyle sokaklarda yürürken kendinizi ya orhan pamuk romanlarında ya da john atkinson grimshaw tablolarında gibi hissediyorsunuz.

    bir metafor ile başlıkta karşılaştırılan üç şehri anlatırsam: istanbul ailenin okumamış esnaf, vergi kaçıran, vatandaşı dolandıran, sürekli bir koşturmaca halindeki, uyanık büyük oğlu olur. izmir ise ailenin üniversiteyi uzattıkça uzatan, çapkınlık, serserilik peşinde gününü gün eden keyifçi küçük oğlu olur. ankara ise işinde gücünde olan, kendini geliştirmiş, okumuş, yerine göre eğlenen yerine göre ağırbaşlı olan memur ortanca oğlu olur.

    velhasılıkelam; sakin, nispeten stabil bir hayat, bilim, kültür, sanat etkinliklerine, eğitime meraklı, sıcağı sevmeyen, deniz aramayan, ortalama bir gelir düzeyine sahipseniz, hayatı siyah veya beyaz şeklinde değil de gri olarak yaşıyorsanız bu gri şehirde de mutlu mesut yaşayabilirsiniz.

    t: şu saat itibariyle yola çıkmak üzere olduğum, önümüzdeki birkaç yılı geçirmeyi planladığım, içinde bir adet çok sevdiğim insan barındıran başkent.
  • #155609518

    çoktan geldim, çoktan gittim. beni kırmayıp bana iyi davrandın, hayallerime yakışır anılarıma değecek bir şekilde sonlandırdın bu kışı. şimdi yine uzaklardayım ama aklıma gelmiyorsun sanma, belki öbür kış yine sığınırım sana. elveda :)
  • aldım biletimi çok şükür
  • gelecek 30 yılımın burada geçmesi kuvvetle muhtemel ve ben daha ilk günden gönlümü hoş edecek, ruhumu teskin edecek, pelikan hüznüyle yürüyecek bir yer bulmakta zorlanıyorum..geleceği, olmayı bekleyen her şeyin potansiyel mezarlığı gibi gören kişiyi bezginlik beklemektedir diyor üstad, sanırım durum tam olarak bu..
  • şehir devasa ve kaba bir köy. içi davar dolu. kırmızı ışığı kimse sallamıyor. belediye otobüsü dahi kırmızıda geçiyor, yaya geçidi üzerinde duruyor. böylesi ne istanbul ne izmir'de var. anadolu'nun göbeğinde olmanın etkisi.

    daha demin sağ kapımı alıp götürüyordu ben yavaş yavaş hareketlenmişken ona yanan kırmızı ışığı sallamayan 7 serisi bir bmw. 10 milyon üzeri parayı arabaya verebilir konuma gelebilen aşağılık davarların doluştuğu şehir ankara.

    polisi, avukatı, savcısı hepsi salmış. muhtemelen onlar da kırmızıda geçip makas atıyorlardır.

    cehaletin kutlandığı, davarların kendini bir şey sandığı ülkenin başkenti de doğal olarak davarlığın başkenti oluyor.
  • bu şehri kaldırsınlar ya da ismini değiştirsinler.ya da tokat a baglasınlar.
  • hayatımda gördüğüm ennnn boktan şehir. van bile daha güzel. hep düşünürdüm bu ankaralıların ankara güzellemesini, ankara’ya neden böyle hayran olduklarını. şimdi buldum. çünkü başka çareleri yok. o kadar siktiri boktan bir yer ki seviyormuş bayılıyormuş gibi yapıyorlar. yoksa kafayı yiyip her gün intihar etmeyi düşünecekler. kendilerini kandırmaca yani.
    bi de buradaki herkes bana yalaka gibi geliyor. geneli memur olduğu için ölçülü davranışlar, tek tip insanlar. esnafı bile esnaf gibi değil. herkes emekli müdür yardımcısı sıkıcılığında.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap