• bildiğin türk erkeğidir. baban, amcan, dayın, kardeşin, abin, kuzenin, sevgilin. hatta böle bi leman posteri bilem vardı; cennet bahçesindeki meşhur elma ağacının altında havva adem'e yasak meyveyi sunuyor da, adem "soy da ver" diyor. işte adını şu an hatırlayamadığım guzide çizerimiz orada aynen negatifini çıkarmıştır bu kadim sorunumuzun.
    edit: mehmet cagcag harala gürele'de çizmiş. selam yolluyoruz burdan kendisine, fikri mülkiyete saygı hesabı.
  • kendisine karşi sakin yaklaşilmasi gereken erkektir. saldirmayin hemen.. çok normal bu. hirpalamayin çok*.
    onu böyle eğiten anneyle bizim işimiz ilk aşamada. hatayi en başinda yapmiştir anne. '' yavrum dur ben soyayim portakali, sen yorulma'' diye diye ne olur başka bunlardan? aslinda bunun altinda ''sen döker, saçarsin'' yatmaktadir da neyse... öyle aliştirirsan, el kizinin başini ağritirlar işte yarin bir gün...

    hadi anneler böyle aliştiriyor. pekiiii; insan evladi kendine katmaz mi birşeyler*? meyve yemeliyim, vitamin ihtiyacimi gidermeliyim kaygisi yok mudur hiç*? işlerine gelince derler ama '' ikinci anne istemiyoruz biz'' diye. hani? kendin soyup yesene o zaman*.

    yine de kadinlarin buna üşeneceğini sanmiyorum ben. hatta özellikle arada bir yaparlar ki değişiklik olsun. yapiyor diye de alişmanin luzumu yok*. kadin hep kendinden beklendiğini hisserse ( ki hisseder ), alacağin tepkiyi kestirmek güç*. damara basmişsindir bir kere. ister ayağini çek, ister bir daha bu ayağim bir yere değerse insan değilim de. nafile. hep vurgulamaya çaliştiğimiz gibi meyveyi soyarsan yerim, gömleği ütülersen giyerim... falan yanliş işler bunlar. yapmayin*. hayir terbiye sahibiyiz bir de... '' meyveyi yeme, gömleği giyme o zaman'' da diyemeyiz sonra. üzmeyin.
  • genelde evde böyle olan erkektir aslında. işyeri yemekhânesinde bambaşka birisi olur.
  • çekirdeksiz üzümün salkımından ayıklanmışını, şeftalinin dilimlenmişini, karpuzun sırf göbeğini yediği doğrudur. sadece önüne muz veya mandalina koyulunca ödün verdiği tespit edilmiştir.
  • annesinin biricik ogludur. pasalarin pasasidir. oyle ki degil meyveyi kendisinin soymamasi, kucuk bey yatagini da toplamaz, coraplarini cikarttiginda evin muhtelif koselerine atar, dustan cikinca islak havlusunu yatagin ustune oylecene birakir, masayi filan asla toplamaz (arada bir yemege yardim olsun diye mangal yapar, balik kizartir mutfak batar ev batar donup arkadasina bakmaz). aslinda dusununce cok da sucu yoktur cunku annesinden anneannesinden babaannesinden boyle gormustur. genelde guney cografyada rastlanan bir erkek ornegidir kendisi. talihsiz bir sekilde turkiye'de, arap ulkelerinde, italya'da, yunanistan'da cogunlukla erkek boyle sekillendirilir. sadece erkek degil toplum boyle sekillendirilir, ondan sonra da odip kompleksli elektra kompleksli bireyler ortaya cikar.
  • ay aşırı uğradığım manavım hüseyin amcanın neden sürekli bana mahallenin evlilik çağı gelmiş kızlarından bahsettiğini kafama dank ettirmiş türdaş.
  • teknoloji ile evrim sürecinde ortaya çıkmış bir homo sapiens sapiens alt türüdür. söz konusu süreç yaklaşık şu aşağıdaki gibi vukuu bulmuştur.

    yaş 2-14 (üst sınır çok aşağılara indi şimdilerde, tam kestiremiyorum)

    evde söz konusu evrimleşecek velet dışında bir de büyük kardeş vardır. haftanın o her pazara gidilen günü, anne eve zar zor çekebildiği pazar arabası ile gelir. kilolarca elma, portakal, muz, şeftali, kiraz, erik… ne varsa artık pazarda, yüklüdür bu araba. çocuk ise gidiyorsa yarım gün okula gider-gelir; günün geri kalanında tv izler, seviyesinde kitap ve kitaplar okur. bu işlemler esnasında da sık sık dolaba gider bir tabak ortaya karışık meyve yapar, yer hepsini tv karşısında. bunu gören büyük kardeş de gaza gelir, o da bir tabak dolusu meyve götürür. ardında bizim velet gaza gelir bir tabak daha doldurur. ardından… evdeki meyve nüfusu 3 günde tek tükler seviyesine iner. anne mutludur, her hafta çektiği yüke rağmen.

    yaş 15->

    eve bilgisayar gelir; internet, diablo, monkey island… (benim commodore 64’üm, amiga 500’üm olmadı hiç tımam mı, böhü. machintosh vardı öncesinde. oyun yoktu; psp, excel kurcarlardım). hal böyle iken bilgisayar başında bütün zamanını geçirmeye başlayan velet, artık o pazar arabasını kendi çekse de eskisi kadar meyve yememektedir. geek’liğin, nerd’lüğün dibine vurmuştur. bırakın meyveyi, öğünler için yerinden zor kalkmaktadır. anne üzgün… tribünler sus pus oturmakta skor karşısında. bi tanesinin vitaminden yoksun büyümesine daha fazla göz yumamayan anne, meyve soyar getirir. elindeki bıçakla meyve tabağını göstererek:

    - o tabaktakiler bitecek!
    - ü! peki.

    p.s.: neyse ki geçti artık. gidip kendim alıyorum, fakat eski performanstan eser yok. kabuğu soyulmuş elma, portakal yetiştirsinler. bunu da küp şeklinde karpuz imal eden japon botanikçilere havale ediyorum.
  • popülasyonunun artmasının ana sorumlusu annelerdir*.

    (bkz: annelerdeki derman bulma telaşı)
  • doğaldır, genlerine işlemiş bir negatif öğrenme süreci vardır. elma yediği için kovulan adem'in başına gelenleri yaşamak istemez. meyve soyulmuş, dilimlenmiş, yan etkileri alınmış gelmedikçe elini sürmez.
  • askerlikte patates soymaktan gina gelmis kisidir.
hesabın var mı? giriş yap